18 Aralık 2012 Salı

Yıllardan 2012 oldu dedik, bir baktık 2013 olmuş!

2012 dedik, Mayalar dedik, dedik de dedik. Neymiş 2012, sizi bilmem ama benim için o kadar hızlı geçti ki, hatta size yılbaşı günümü anlatayım da nasıl sene geçirdiğimi anlamakta zorlanmayın. Anlatacaklarım da şaşırtmaz sizi böylece. Gülüyorum yazarken iyi mi? 
Yılbaşı benim için bazen önemliydi,bazen hiç önemsiz. Bazen önemli olması da bir sebepten ötürü, sevgilidir cevap. Herkesin nadir aynı kafalarla yan yana geldiği, içkilerin, kuru yemişlerin, bol bol sohbetin, gülümsemenin olduğu zamanlar, şimdi ne çok özlüyor insan aslında ne kadar mutluyduk değil mi? Şimdi zamanı durdursak ben yine o zamanlara koşardım, koşabileceğim arkadaşlarım da olurdu. Şimdi neden soruları beni hiç başlayamadığım yerlere götürüyor. Sevgilisiz yılbaşı, yılbaşı olmadı işte. Belki inattan, belki benden, şimdi hatırlayamadığım sebepler var, mühim değil ama geçti gitti işte. Yılbaşı gecesine gelirsem, yurduma koşarak gittim, son saniyelerde dışarı bakacağım pencereden, bir şeyler dilerim belkilerle geçti gitti dakikalar, sonra biraz ağlamış olmalıyım. Yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş derlerdi de inanmazdım, en büyük örnek ben olabilirim. Hatırlamadığım şeyler,üzerime yıkılmasın en iyisi, neler yaptım,neler yapmaya çalıştım onları hatırlamaya çalışayım.

- Eskişehir'de olan son zamanlarımı elimden geldiği kadar iyi geçirmeye çalıştım, sarhoş oldum, çok sigara içtim, çok müzik dinledim, arkadaşlarımla günümü gün ettim, defalarca aynı hataları yaptım, derslerimi umursamadım, en sevdiğim arkadaşımla aramı bozdum,aylarca onlarla konuşmadım. İlk defa kış mevsiminden nefret ettim.Yağan kara, yağmura küfrettim.Şemsiyem kırıldığında ortalık bir yerde -Tanrım beni affet ama hassiktir ya- isyan ettim. Bu arada insanları umursamadım.Kendimi her kötü hissettiğimde yağmurluğumu giyip, kulaklığımı takıp yürüdüm bütün yollar benimmiş gibi. Kayboldum. Eskişehir'e de küfrettim. Bazen çok yalnız kaldım, çok ağladım, arkadaşlarıma sarılmak istedim, sonra vazgeçtim. Her şeyi kendim, ben hallederim havasına girip güçlü olmaya çalıştıkça daha da battım, sonra sinir hastası oldum. Uçlarda yaşamak nasıl olur gördüm. Çok ağladım, neden ben diye sorularımda boğuldum, umursadığımı anladığım gün pes ettim. O zaman daha çok uyumaya, ne yaptığımı anlamamaya başladım. Sonuçları bulamadım. Bu arada bazen okula gittim ama derslerimi dinlemedim, yine aynı hava -ben hallederim-. Sonra kendimle boğuşmam bitmemişken bir baktım mezuniyet gelmiş, balo gelmiş. Heyecan ve paniğim daha da yükseliyor. (O araya ben Bir İstanbul, bir seminer ve bir staj sığdırdım, unutmadan sıkıştırayım araya. He bide anneannem bana mezuniyet hediyesi cep telefonu aldı, şimdi mezuniyet olamayacağımı bilse yine alır mıydı soruları. O sırada biz İstanbul'un altını üstüne getirdik) O günler o kadar güzeldi ki nasıl uçup gittiler hala anlamıyorum. Rüyadan bile öte, ne zaman özlem gidermek istesem, mezuniyet fotoğraflarıma, yıllığıma dokunuyorum.
Yaz okuluna kaldım, bir yandan okulum bitecek mi psikolojisi, bir yandan Eskişehir'den gidiyorum şaka maka düşünceleri, bir yerden aşık olduğum adam hepimiz savrulduk. Yenildim işte,yenildim. Zor günleri atlatmak için çabalayıp durdum, sanırım biraz da başardım, dostlarım, gidebildiğim şehirler, her şeyi unutmaya çalıştığım anlar kendimi biraz kendime getirmiş olmalı. Bu zor zamanların zor kısmını biraz da aşabildiğim için mutluyum. Kötü zamanlarıma rağmen ne çok şey sığdırdım 2012'ye.

  • Hiç bilmediğim şarkılar dinledim, hiç başlayamayacağım sandığım diziler izledim.
  • Madonna, Red Hot Chili Peppers konserlerini izledim.
  • İstanbul'a 2 kez, Ankara, İzmir,Erdek,Bandırma'ya bir kez gittim.
  • Çok sarhoş oldum.
  • Şekeri bıraktım.
  • Diyet için doktora gittim, ilk defa diyet yaptım ama bir daha NAAH yaparım. Tabi bu yüzden çok kilo aldım.
  • Sigarayı çoğaltım, şimdi yavaş yavaş azaltıyorum.
  • Küs olduğum arkadaşlarımla aramı düzelttim.
  • Kendimi iyi hissetmek için elimden geleni yaptım.
  • Kitap okumaya başladım.
  • Defter-kalem almaya devam ettim.
  • İlk defa Büt'te şansımı denedim ve başarısız oldum.
  • Yeni arkadaşlar edindim, daha fazla dostlarım oldu.
  • Rakı içmeyi sever oldum.
  • İstanbul'u öğrendim. Müzeleri gezdim, sokaklarda saatlerce yürüdüm, fotoğraflar çektim.
  • Kendimi anlamaya çalıştım. Düşünürken öğrendim. 
  • Çok sevmeye devam ettim. 
  • En eğlendiğim, en mutlu olduğum günleri ajandama not ettim. 
  • Hayalkırıkları yaşadım ama durmadım.Koşmaya devam ettim. 
  • Çok fazla yazı yazdım. 
  • Kahve içmeyi, çay içmeyi daha da sever oldum.
  • Arkadaşlarımla dışarıda olmaktansa, evde olmayı tercih ettim.
  • Bazen insanın her şeyden uzaklaşması gerektiğini fark ettim.
  • Bir insanın anca kendi sorunlarını sadece kendinin halledebileceğini, üstesinden gelebileceğini öğrendim.
  • Hayatımda ilk defa çalıştım, kendi kazandığım paraya dokunca , paranın değerini anladım. 
  • İş bulmanın ve hayatın aslında ne kadar zor olduğunu fark ettim.
  • Bir Tanrı var mı yok mu derken ciddi olmadığımı fark ettim.
  • Mont giymeyi, eldiven takmayı özlediğimi,aslında Eskişehir'in bana kışı sevdirdiğini fark ettim.
  • Köpücükleri (feridece: Köpek anlamına gelir) sevmeye başladım.  
  • Önyargıları kırdığımı fark ettim. 
  • Huzurun ne anlama geldiğini anladım. 
  • Yanında senin nazını çeken annecik, babacık, kardeşler,dostların olunca hayatın daha da çekilebilir olduğunu fark ettim.
  • Bazen elden hiçbir şey gelmemesi nasıl olur gördüm.
  • Günübirlik heveslere dur orada diyebildim.
  • Hazırcevap olmak nasıl olur ispatlamış oldum.
  • -Ben sana demiştim- olayına bir son verdim. 
  • Beni bir yere taşımayacak olan duygularımı, düşüncelerimi, etrafımdaki herkesi bir kenara bıraktım.
  • Ertelemeyi, kaybetmeyi değil, çaba sarfetmeyi, kazanmayı seçtim.

2013'ten neler bekliyorum peki?
  • Sevdiğim herkesin yanımda olduğu, sağlıklı, huzurlu, mutlu bir sene.
  • Bir iş.
  • Kırık şeyler kaldıysa onları onarmayı.
  • Yazı yazmaya, takvimleri, defterleri doldurmaya devam.
  • Yeni müzikler, filmler, diziler keşfetmek.
  • Yeni arkadaşlar, dostlar edinmek. 
  • Az sigara.
  • Çok sevmeye devam etmeyi.
  • Bir dövme.
  • Bir kurs.
  • Gitmek istediğim şehirlere gitmek.
  • Yurt dışına çıkmak. 
Zamanım ve gücüm yettiği kadar koşmak istiyorum işte Sayın bunu okuyan!




Okuduysan Tisikkirlir Sipirmin! 

=)


22 Ocak 2012 Pazar

Uzaklardan Buruk Bir Selam.

Hatırladığım ve doğruladığım kadarıyla en son yılbaşı öncesinde yazmışım evet. Görüyorum ki tam tamına 21 gün geçmiş aradan.Zaman yine koşmuş,ben yine yakalamak için koştum ne kadar yakalayabildim  bu cevabını bulamadığım sorulardan sadece bir tanesi...
Ama önce birkaç şeyi hatırlayalım,sonra yavaş yavaş dökülür bir şeyler zaten.
Ayın 31'ini gün boyunca telefona bakarak geçirdim,ne salağım. Geldi, geliyor, gelecek mesaj. E tabiki nah geldi mesaj. Ben daha böyle salak olursam, çok beklerim çok. Tam bir hayal kırıklığı günüydü gerçekten. Allah'tan Gim ve Taggy Eskişehir'delerdi. Beraber yılbaşında yanyana degildik ama gündüzünde bir şekilde kafamı dağıtmama yardım ettiler. Yılbaşına 3-4 dakika kala yurduma varmıştım. Televizyonda geriye sayımlar başlamışken camı açıp dışarıya baktım, kendim için güzel dilekler tutmaya başladım. Belki, ya belki şimdi bir mesaj atarsın, her şeyi toparlarız diye telefonuma baktım, hiçbir şey yoktu yine. Dayanamadım kendim mesaj attım ve gelen mesajla bir kez daha yıkıldım ''Sana da iyi yıllar'' Evet sen şu ana kadar tanıdığım en ama en öküz, duygusal gözüküp aslında taşkalpli olan birisin ve en önemlisi karşındaki insanın canını acıtmayı en iyi şekilde başaranlardansın... Ben koptum zaten o dakikalardan sonra, bir insan yılbaşına nasıl ağlayarak girmeyi başarır, kendime de anlam veremiyorum. Neden bunu kendime yapıyordum hala o zaman? Neden ya... 
En önemlisi de ne değişti hiçbir şey. Kocaman bir boşluk var şimdi...
Bir ilişkiye hoşlanarak,aşık olarak başlıyoruz hepimiz ya da şu elektrik denilen anlam veremediğim tuhaf şeyden. 
Zamanla iki taraf birbirini tanıyor. Hoşa gitmeyen şeyleri yapmamaya çalışıyoruz, kalıbımızı daraltmaya, bir başkası olmaya çalışıyoruz. Yeri geliyor özgürlüğümüzden, kendimizden ödünler veriyoruz, hayatımızda baştacı yapıyoruz karşımızdaki insanı, kendimizi unutuyoruz, her şeyimiz karşımızdaki ''o'' insan oluyor, ailemizin, arkadaşlarımızın ilerisinde geliyor hemde, ne kadar tuhaf halbuki.. Zaman geçiyor ilk zamanlarda tanışma günleri, dönümler, özel günler hiç sekmeden kutlanıyor, güzel hediyelerle. Gülümsemeyle geçen zamanlar sonra kendini yavaş yavaş kavgalara, geçinememeye bırakıyor... Aşılamayacak şey yok diyoruz bazen ama aşılamayacak gerçekten çok ama çok fazla şey var. Eğer bir insan sana gerçekten büyük bir hata yapmışsa, ya da sen yapmışsan hem unutmuyorsun, hem de unutmuyorsun. Ne aşk kafi o anlarda, kimse kurtaramaz sizi artık. Sorunlar bitmek bilmez, sonunuzu zaten siz ellerinizle hazırlamışsınızdır artık, küsüp, barışmalar, sizi bir yere taşımaz, iyiye götürmez... Sonra günü gelir, iki taraftan biri daha cesaretli olmak zorundadır, çünkü diğeri söyleyemez, ama onun için de bitmiştir her şey... Cesareti olan kişi, birçok şeyi yüklenmiştir sırtına, hata yaptığını düşünebilir en başta ama zaman geçtikten sonra anlar yanıldığını...
Beni en çok ne üzdü biliyor musunuz?
Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama yine de bir insanın ruhuna, duygularına, düşüncelerine saygı duyulması gerekiyor, ki sen o insanın zamanında en yakınıydın, şimdi böyle nasıl davranabiliyorsun, kırıyorsun, döküyorsun her şeyi böyle hiçe sayabiliyorsun... Nasıl bir insansın sen? 
Bir ilişki bittiğinde en çok zararı kadınlar görüyor, eksiliyorlar. Eksilerek güçleniyorlar. Çünkü biz kadınız, bütün acıları görmek, yaşamak, çekmek zorunda olan cinsiz...
Ya siz erkekler?
Hiçbir erkek kendini sakın savunmaya geçmesin, beyler size bir bok olmaz, sizin kalbiniz var ama kullanmayaa ihtiyacınız yok, çünkü sizin katı, sığ bir beyniniz var...
Şimdi mutlu muyum cesaretli olabildiğim için, kesinlikle değilim ama belirsizliklerim yok hayatımda en azından. Her sabah uyandığımda telefonumda mesaj var mı acaba diye bakıp hayalkırıklıklarım da yok. Beklentilerim kalmadı, hevesimi kıracak kimse yok, beni tersleyecek kimse de yok.
Hem senle de mutsuzdum, nasılsa böyle de mutsuzum. Ama böyle mutsuz olmak daha güzel dedim ya en azından sen yoksun...

Bunları düşündüğümde aklıma gelen tek şey neden böyle yaptın ki ?



20 Ocak 2012 Cuma

Okuyup çok beğendiğim şiir üzerine...

Hava soğuk.
Tak kulaklıkları.
Dışarı çık.
Üşü.
Yürü.
Daha çok üşü.
Daha çok yürü.
Üşüdükçe yürü.
Yürüdükçe, düşün.
Olmak istediğin kişiyi düşün.
Olduğun kişiyi düşün.
Sahip olduklarını düşün.
Senin olmayanları düşün.
Sevdiklerini, sevmediklerini düşün.
Kazandıklarını, kaybettiklerini düşün.
Söylediğin, söylenen yalanları düşün.
Seni terk edenleri, terk ettiklerini düşün.
Artık hayalini kurmadığın o hayatı düşün.
Ne kadar kolay vazgeçtiğini düşün.
Bir daha kimseyi sevemeyeceğini düşün.
Saatlerce düşün ama hiçbir şey düşünmediğini fark et.
Eve dön.
Aynaya bak.
Sol gözün kızarmış.
Demek ki ağlamak istemişsin farkında olmadan.
Ne zaman ağlamak istesen, sol gözün kızarır çünkü.
Aç sıcak suyu, gir altına.
Soğuktan donan vücudun sıcak suyun altında uyuşsun.
Kemiklerin sızlasın.
Acıya aldırma.
Düşün.
Yeniden düşün.
Ardından el salladığın otobüsleri düşün.
İnsanları düşün.
İhanetleri düşün.
Bir zamanlar hayallerin olduğunu düşün.
Bir zamanlar mutlu olduğunu düşün.
Mutluluğun nasıl bir his olduğunu unuttuğunu düşün.
O adamı düşün.
O adama asla sarılamayacağını düşün.
Şimdi çık sıcak suyun altından.
Çık ve yaşa.
Ve yaşadığın bu şeye ‘hayat’ de.
Hep aynı şarkı çalsın kulaklarında.
Hep aynı yerden yansın canın.
Ama sen yine de hep, ‘hayat’ de.
Çünkü hayat, güzel rüyalarından haricinde kalan acımtrak zaman dilimi.
Çünkü hayat, hayat işte ...

-Kimin yazdığını bilemediğim şiirden..


31 Aralık 2011 Cumartesi

Hoş Geldi Bile 2012!

Üniversiteye bir inat uğruna başka bir yerde başlamam hayatım boyunca kendime verdiğim en büyük cezaydı. Bıkmadan her gün kendime ne çok acı çektirdim,kendime neyse de utanmadan hayatımda en değer verdiğim insana da çektirdim,şimdi olsam ne yapardım,yine inadımı ve düşündüğüm şeyleri bir kenara bırakır mıydım bilmiyorum.Ama bu acı çektirme olayımı çok da sürdürmedim. Başka bir yol buldum acımı hafifletmek için başardım hatta  ama  bilmiyorum çok geç kaldım bunu biliyorum. Bulduğum yol da yatay geçiş yapmış olmam...  
Aradan çok uzun zaman geçmedi aslında 3,5 sene nedir ki bir insan hayatında? 3,5 seneyi bir kenara bıraktım, yıllar zor geçti iyi ya da kötü bir şekilde ama geçti gitti işte, ben de dahil her şey değişti...
Hep kendimden küçük birilerini gördüğümde verdiğim tek nasihat kesinlikle zaman açısından oluyor. Hatta şu kelimelerle özetliyorum; ''Zaman çok hızlı geçiyor, yapmak istediğin ne varsa, erteleme sakın'' Bana da zamanında söylenmişti bu kelimeler, biraz düşünüp, doğru olduğuna karar verip, sonrasında kendimi bırakmıştım. Zaten hep böyle olmaz mı?
Zamanı durduramıyoruz, biz istesek de istemesek de yeni yıl geldi çattı bak yine. Üzülmediğimi söylesem yalan söylemiş olurum. 
Bu sene içim buruk biraz, her yılbaşında ettiğim dileğim bu yılbaşında beni yarıyolda bıraktı, dileğim bana kalsın ama tahmin etmek zor değil bu da ipucu olsun. Son 19 dakika belki bir haber dileğimin gerçekleşmesine yardımcı olur, umudum tam tükenmiş değil henüz...
Buruk olduğumu söylemiştim ama zaten dileğim şey gerçekleşmiş olsa da ben şu andakinden farklı bir şekilde plan yapılmasını istemeyecektim. Tek farkı sadece sen ve ben olacaktık ama olmadı işte. Peki ben napıyorum şu anda?
2011'in son cumartesi gününde plan yapanlar planlarını gerçekleştirmek için gitmek istedikleri yerlere gittiler, geriye ben ve beyazbaret kaldık. Günümüzü kendimize ayırdık, hatta bir ara nefes almak hem de yürümek iyi gelir diye dışarıya attık kendimizi. Üzerine bir de tantuni yerken kendimizle dalga geçtik. ''Millet hazırlanmış partilere gidiyor, sen işe bak biz de oturup tantuni yiyoruz diye'' Ama şu anda bana yurdumda olmak, arkadaşımla muhabbet etmek daha çekici geliyor, kendi kendimize hazırlık yaptık,sade bir eğlence olacak belki ama biz böyle daha çok mutlu olacağız biliyorum. 
Her yıl olduğu gibi bu yıl aynı dileğimi dilemeyeceğim çok kırgınım sanırım, 2011 çok parlak bir sene olmadı benim için. Hayallerimle, umutlarımı düşünerek hareket etmeye çalıştım çok ama istediğim sonuçlarımı almadım. 2012'den de tabiki beklentilerim var ama kesinlikle şu şöyle olsun, bu böyle olsun şeklinde değil. Bunu geçmiş yıllar bana çok iyi öğretti. 
Hayallerini de, umutlarının da gerçekleşmesi için elden gelen yapılırsa başarılmayacak şeyin olmadığına inanıyorum... Yani ben en azından dediğim gibi bu sene sadece hayal ve umut biriktirmeyeceğim içimde,gerçekleşmesi için çabalayacağım. 



















15 Aralık 2011 Perşembe

Yeniden,yine ben!

Uçları yaşıyorum derken haklıydım bence.Bir iyiyim, bir iyi değilim derken zaman nasıl da geçmiş.Aralık oldu aylardan, bitiyor bile 2011 baksana.
En son bir şeyler yazarken nerede kaldığımı hatırlamıyorum, çok şey oldu diyebilirim ama. Genel olarak olumlu sonuçlar aldım,şu anda kafam rahat en azından. Sınavlarımdan bir tanesi hariç hepsinden güzel bir sonuç aldım. Bende böyle bir şey var, 4 yıldır diyeyim daha doğrusu. İnsanlar normalde iyi notlar aldığında daha da hırs yaparlar daha da iyi olması için değil mi? Ben ise tam tersi, iyi notlar aldığımda kendime öyle bir güven geliyor ki size anlatamam. Uçuyorum desem kendimi daha iyi ifade edebilmiş olabilirim sanırım. Tabiki bu yüzden düşüşüm bir o kadar hızlı oluyor. Yaramıyor bana iyi not almak diyebilirim nedendir bilmiyorum. Dedim ya 4 senedir hep böyle oluyor, finaller yaklaşıyor, her şeyi batırmam an meselesidir benden şimdiden söylemesi... Şimdi ders konusunu geçiyorum hemen...
Evet çok zor zamanlar geçirdim ama bu geçen kötü zamanı atlatabilmem için çok yakın arkadaşlarım hep yanımda oldular. Aslında en kendime geldiğimi hissettiğim gün geçen Pazar'dı. Aslında yazımı o gün yazacaktım ama  kadar yorgundum ki, uzanmıştım dinlenmek için, uyumuş gitmişim ben tabi. Pazar günü kahvaltılarımız meşhurdur. Geç uyansak bile, kalkar gider kahvaltımızı yapar, kahvaltı ardından taze çaylarımız muhabbet eşliğinde keyifle yudumlanır. Yine güne böyle başladık. Odamıza geldikten sonra, Hülya bir fikir ortaya attı. ''Dışarı çıksak mı ki'' diye. Ben hiç oralı olmadım en başta, zor geliyor bana üşengecim yani,anlatabiliyor muyum? Düşündüm bir an ''Gidelim tamam'' dedim. Tabiki Müge'yi de baştan çıkarıp ikna ettik.Hazırlanmaya başladık. En başta düşüncemiz; dışarıya kahve içmeye çıkmaktı. E tabi 3 bayan dışarıya çıkacak ve gezmeyecek mağaza mağaza böyle bir dünya yok yani doğal olarak. Biz bir bıraktık kendimizi Çarşı durağından Doktorlara doğru girmediğimiz mağaza, bakmadığımız şey kalmamış olmalı. Biraz acıkıp,karnımızı doyurduktan sonra, durmadık yolumuza devam ettik. İstikamet Espark yönündeydi. Orada da aynı şekilde sevdiğimiz bütün mağazaları dolaştık. Saate bakalım dedik, baktığımızda zamanın nasıl güzel geçtiğini bile anlamamıştık. Tabi biz o arada birbirinden güzel o kadar güzel fotoğraflar çekindik ki. Hepsi birer anı, doyamıyorum zaten dönüp dönüp bakıyorum. Zamanın geçtiğini anlayamamışken artık bir dinlenelim, oturalım bir yerlere dedik. Kendimizi Kahve Diyarı'nda bulduk.
Türk Kahvesi siparişlerimizi verdik, sıra Hülya'yı fal bakması için ikna etmeye gelmişti, onu da ben ikna etmeyi başardım,kendince bir yemini vardı da. Kahve falımıza da bakındı, söylenenler tuhaftı,aklımın bir köşesine yazdım hepsini aman benimki de fala inanma falsız kalma durumu... Orada da muhabbetimize muhabbet katıp sonrasında yurdumuza geçmeye karar verdik. 
Sıra en zor şeye gelmişti o da 37 numarayı beklemek.. Neyse ki benim ve Müge'nin şanslılığı birleşip, Hülya'nın şanssızlığını safdışı bıraktık. 
O ara gerek yorgunluğum gerek tek başıma oturup,camdan dışarıyı izlediğim için bizim kızların muhabbetin geri kaldım, inince de kendimi yatağımın sevgili kollarına bıraktım,uyuyakalmışım...
O gün dedim ya kendime geldim gerçekten bana o kadar iyi geldi ki, uzun zamandır cesaret edip dışarı çıkamamıştım hem de canım istememişti. Biraz nefes almak, biraz oyalanmak acımı hafifletti.Sabah uyandığımda da huzurlu uyandığımı fark ettim...
Keşke daha önce böyle bir şey yapsaymışım dedim kendi kendime aynaya bakarken, her zaman birbirinin kopyası olan günler insanı yoruyormuş bunu fark ettim...
Ama hala yapmam gereken bir ödev, okunacak bir kitap ve yazılacak bir tez önerisi gerçeği varken görüyorsun ki hala boş işler peşindeyim, kaçtım ben!

9 Aralık 2011 Cuma

Napıyorum ben?

Gündüzler iyi-kötü bir şekilde geçiyor peki ya geceler...
Dağınık yatağımın içine giriyorum, yatak örtüm beni üzerinden itiyor,rahatsız oluyor benden uyumamı istemiyor sanki, battaniyem ya, o beni ısıtmıyor bile artık... Yastığım soğuk, kafamı koyduğumda ağrıyan başım, daha da ağırlaşıyor... Tavana bakıp düşünüyorum, tavan üzerime üzerime geliyor, başım daha da dönüyor, kayıp gidiyorum sanki, kalbim yavaşlıyor bakıyorum nefes alamıyorum. Gözlerimi kapatıyorum sımsıkı, düşünmeyeyim diye, öyle daha kötü oluyor. Kulaklığımı takıyorum, belki uyuyakalma sürecimi hızlandırır, yorar beni diye ama nafile. 

Diyoruz ya '' zor günler geldiği gibi gider '' evet gerçekten geldiği gibi gidiyor ama, beraberinde ne çok şeyi götürüyor. En başta boşa geçen zamanı. Acımın dinmesi için uyumak istemiyorum ya da gözyaşı dökmeyi... 
Çare yok, başka türlü zaman geçmiyor, kendinden mutlaka bir şeyler kaybetmek zorundasın hep...
Ben düşündüğüm şeylerde boğulup ağlamaya devam ederken gelen uzun mesaj beni bir kez daha paramparça etti... 
Mesaj ise şuydu;
''Seni gerçekten anladım,gerçekten. Mutsuzluğum aylardır var. İçinin sıkıntısı geçecek ama sen sana söylenenleri silip atabildin mi yüreğinden, çektiklerini unutabildin mi? Unutamayacağız...
Hep kalacak''
Ağlarken uyuyakalmışım, sabah uyandığımda gözlerimi açamayacak kadar yorgundum, telefona uzandım, annemdi arayan. Kendimi toparladım, açtım. İyiki var, yalnız olduğum anlarda her zaman yanımda olduğunu bildiğim tek insan, o bunu bilmese de...

4 Aralık 2011 Pazar

Mutluluk

Dün gece geç uyumadım, bu yüzden uykumu güzelce aldım. Sabah arkadaşımın seslenerek beni uyandırması mutluluğuma mutluluk kattı diyebilirim. Sabahları dokunularak uyandırılmayı sevmem çünkü korkarım. Güzel sesiyle uyandım, gülümsedim. Bugün güzel bir gün. Evet, bugün pazar! Yine bütün hafta bitti, zor bir salı ve çarşamba günü seni bekliyor. Bunları düşününce hayat sevincim uçup gidiyor, şimdilik düşünmeyeyim bunları değil mi ama? Bari bugünün keyfini çıkarayım...
Bugün yurtta hazırlanmış, hazırlanabilecek en güzel kahvaltıya tanık olduğum için şanslıyım. Masada yok yoktu resmen, birde üzerine beş bayan ve muhabbet diyorum gerisini siz düşünün artık. Çaylar keyfi bile yapıldı. 
Şimdilik nette biraz dolaşıyorum,dünü fazlasıyla boş bir şekilde geçirdiğim için bugün kendimi cezalandırıyorum, ders çalışacağım.
Bunu der demez dışarı bakıyorum ama hava soğuk, dışarıya atamam kendimi. Belki bir akşam yürüyüşü olabilir ama.
Şimdilik kaçıyorum!