18 Aralık 2012 Salı

Yıllardan 2012 oldu dedik, bir baktık 2013 olmuş!

2012 dedik, Mayalar dedik, dedik de dedik. Neymiş 2012, sizi bilmem ama benim için o kadar hızlı geçti ki, hatta size yılbaşı günümü anlatayım da nasıl sene geçirdiğimi anlamakta zorlanmayın. Anlatacaklarım da şaşırtmaz sizi böylece. Gülüyorum yazarken iyi mi? 
Yılbaşı benim için bazen önemliydi,bazen hiç önemsiz. Bazen önemli olması da bir sebepten ötürü, sevgilidir cevap. Herkesin nadir aynı kafalarla yan yana geldiği, içkilerin, kuru yemişlerin, bol bol sohbetin, gülümsemenin olduğu zamanlar, şimdi ne çok özlüyor insan aslında ne kadar mutluyduk değil mi? Şimdi zamanı durdursak ben yine o zamanlara koşardım, koşabileceğim arkadaşlarım da olurdu. Şimdi neden soruları beni hiç başlayamadığım yerlere götürüyor. Sevgilisiz yılbaşı, yılbaşı olmadı işte. Belki inattan, belki benden, şimdi hatırlayamadığım sebepler var, mühim değil ama geçti gitti işte. Yılbaşı gecesine gelirsem, yurduma koşarak gittim, son saniyelerde dışarı bakacağım pencereden, bir şeyler dilerim belkilerle geçti gitti dakikalar, sonra biraz ağlamış olmalıyım. Yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş derlerdi de inanmazdım, en büyük örnek ben olabilirim. Hatırlamadığım şeyler,üzerime yıkılmasın en iyisi, neler yaptım,neler yapmaya çalıştım onları hatırlamaya çalışayım.

- Eskişehir'de olan son zamanlarımı elimden geldiği kadar iyi geçirmeye çalıştım, sarhoş oldum, çok sigara içtim, çok müzik dinledim, arkadaşlarımla günümü gün ettim, defalarca aynı hataları yaptım, derslerimi umursamadım, en sevdiğim arkadaşımla aramı bozdum,aylarca onlarla konuşmadım. İlk defa kış mevsiminden nefret ettim.Yağan kara, yağmura küfrettim.Şemsiyem kırıldığında ortalık bir yerde -Tanrım beni affet ama hassiktir ya- isyan ettim. Bu arada insanları umursamadım.Kendimi her kötü hissettiğimde yağmurluğumu giyip, kulaklığımı takıp yürüdüm bütün yollar benimmiş gibi. Kayboldum. Eskişehir'e de küfrettim. Bazen çok yalnız kaldım, çok ağladım, arkadaşlarıma sarılmak istedim, sonra vazgeçtim. Her şeyi kendim, ben hallederim havasına girip güçlü olmaya çalıştıkça daha da battım, sonra sinir hastası oldum. Uçlarda yaşamak nasıl olur gördüm. Çok ağladım, neden ben diye sorularımda boğuldum, umursadığımı anladığım gün pes ettim. O zaman daha çok uyumaya, ne yaptığımı anlamamaya başladım. Sonuçları bulamadım. Bu arada bazen okula gittim ama derslerimi dinlemedim, yine aynı hava -ben hallederim-. Sonra kendimle boğuşmam bitmemişken bir baktım mezuniyet gelmiş, balo gelmiş. Heyecan ve paniğim daha da yükseliyor. (O araya ben Bir İstanbul, bir seminer ve bir staj sığdırdım, unutmadan sıkıştırayım araya. He bide anneannem bana mezuniyet hediyesi cep telefonu aldı, şimdi mezuniyet olamayacağımı bilse yine alır mıydı soruları. O sırada biz İstanbul'un altını üstüne getirdik) O günler o kadar güzeldi ki nasıl uçup gittiler hala anlamıyorum. Rüyadan bile öte, ne zaman özlem gidermek istesem, mezuniyet fotoğraflarıma, yıllığıma dokunuyorum.
Yaz okuluna kaldım, bir yandan okulum bitecek mi psikolojisi, bir yandan Eskişehir'den gidiyorum şaka maka düşünceleri, bir yerden aşık olduğum adam hepimiz savrulduk. Yenildim işte,yenildim. Zor günleri atlatmak için çabalayıp durdum, sanırım biraz da başardım, dostlarım, gidebildiğim şehirler, her şeyi unutmaya çalıştığım anlar kendimi biraz kendime getirmiş olmalı. Bu zor zamanların zor kısmını biraz da aşabildiğim için mutluyum. Kötü zamanlarıma rağmen ne çok şey sığdırdım 2012'ye.

  • Hiç bilmediğim şarkılar dinledim, hiç başlayamayacağım sandığım diziler izledim.
  • Madonna, Red Hot Chili Peppers konserlerini izledim.
  • İstanbul'a 2 kez, Ankara, İzmir,Erdek,Bandırma'ya bir kez gittim.
  • Çok sarhoş oldum.
  • Şekeri bıraktım.
  • Diyet için doktora gittim, ilk defa diyet yaptım ama bir daha NAAH yaparım. Tabi bu yüzden çok kilo aldım.
  • Sigarayı çoğaltım, şimdi yavaş yavaş azaltıyorum.
  • Küs olduğum arkadaşlarımla aramı düzelttim.
  • Kendimi iyi hissetmek için elimden geleni yaptım.
  • Kitap okumaya başladım.
  • Defter-kalem almaya devam ettim.
  • İlk defa Büt'te şansımı denedim ve başarısız oldum.
  • Yeni arkadaşlar edindim, daha fazla dostlarım oldu.
  • Rakı içmeyi sever oldum.
  • İstanbul'u öğrendim. Müzeleri gezdim, sokaklarda saatlerce yürüdüm, fotoğraflar çektim.
  • Kendimi anlamaya çalıştım. Düşünürken öğrendim. 
  • Çok sevmeye devam ettim. 
  • En eğlendiğim, en mutlu olduğum günleri ajandama not ettim. 
  • Hayalkırıkları yaşadım ama durmadım.Koşmaya devam ettim. 
  • Çok fazla yazı yazdım. 
  • Kahve içmeyi, çay içmeyi daha da sever oldum.
  • Arkadaşlarımla dışarıda olmaktansa, evde olmayı tercih ettim.
  • Bazen insanın her şeyden uzaklaşması gerektiğini fark ettim.
  • Bir insanın anca kendi sorunlarını sadece kendinin halledebileceğini, üstesinden gelebileceğini öğrendim.
  • Hayatımda ilk defa çalıştım, kendi kazandığım paraya dokunca , paranın değerini anladım. 
  • İş bulmanın ve hayatın aslında ne kadar zor olduğunu fark ettim.
  • Bir Tanrı var mı yok mu derken ciddi olmadığımı fark ettim.
  • Mont giymeyi, eldiven takmayı özlediğimi,aslında Eskişehir'in bana kışı sevdirdiğini fark ettim.
  • Köpücükleri (feridece: Köpek anlamına gelir) sevmeye başladım.  
  • Önyargıları kırdığımı fark ettim. 
  • Huzurun ne anlama geldiğini anladım. 
  • Yanında senin nazını çeken annecik, babacık, kardeşler,dostların olunca hayatın daha da çekilebilir olduğunu fark ettim.
  • Bazen elden hiçbir şey gelmemesi nasıl olur gördüm.
  • Günübirlik heveslere dur orada diyebildim.
  • Hazırcevap olmak nasıl olur ispatlamış oldum.
  • -Ben sana demiştim- olayına bir son verdim. 
  • Beni bir yere taşımayacak olan duygularımı, düşüncelerimi, etrafımdaki herkesi bir kenara bıraktım.
  • Ertelemeyi, kaybetmeyi değil, çaba sarfetmeyi, kazanmayı seçtim.

2013'ten neler bekliyorum peki?
  • Sevdiğim herkesin yanımda olduğu, sağlıklı, huzurlu, mutlu bir sene.
  • Bir iş.
  • Kırık şeyler kaldıysa onları onarmayı.
  • Yazı yazmaya, takvimleri, defterleri doldurmaya devam.
  • Yeni müzikler, filmler, diziler keşfetmek.
  • Yeni arkadaşlar, dostlar edinmek. 
  • Az sigara.
  • Çok sevmeye devam etmeyi.
  • Bir dövme.
  • Bir kurs.
  • Gitmek istediğim şehirlere gitmek.
  • Yurt dışına çıkmak. 
Zamanım ve gücüm yettiği kadar koşmak istiyorum işte Sayın bunu okuyan!




Okuduysan Tisikkirlir Sipirmin! 

=)


22 Ocak 2012 Pazar

Uzaklardan Buruk Bir Selam.

Hatırladığım ve doğruladığım kadarıyla en son yılbaşı öncesinde yazmışım evet. Görüyorum ki tam tamına 21 gün geçmiş aradan.Zaman yine koşmuş,ben yine yakalamak için koştum ne kadar yakalayabildim  bu cevabını bulamadığım sorulardan sadece bir tanesi...
Ama önce birkaç şeyi hatırlayalım,sonra yavaş yavaş dökülür bir şeyler zaten.
Ayın 31'ini gün boyunca telefona bakarak geçirdim,ne salağım. Geldi, geliyor, gelecek mesaj. E tabiki nah geldi mesaj. Ben daha böyle salak olursam, çok beklerim çok. Tam bir hayal kırıklığı günüydü gerçekten. Allah'tan Gim ve Taggy Eskişehir'delerdi. Beraber yılbaşında yanyana degildik ama gündüzünde bir şekilde kafamı dağıtmama yardım ettiler. Yılbaşına 3-4 dakika kala yurduma varmıştım. Televizyonda geriye sayımlar başlamışken camı açıp dışarıya baktım, kendim için güzel dilekler tutmaya başladım. Belki, ya belki şimdi bir mesaj atarsın, her şeyi toparlarız diye telefonuma baktım, hiçbir şey yoktu yine. Dayanamadım kendim mesaj attım ve gelen mesajla bir kez daha yıkıldım ''Sana da iyi yıllar'' Evet sen şu ana kadar tanıdığım en ama en öküz, duygusal gözüküp aslında taşkalpli olan birisin ve en önemlisi karşındaki insanın canını acıtmayı en iyi şekilde başaranlardansın... Ben koptum zaten o dakikalardan sonra, bir insan yılbaşına nasıl ağlayarak girmeyi başarır, kendime de anlam veremiyorum. Neden bunu kendime yapıyordum hala o zaman? Neden ya... 
En önemlisi de ne değişti hiçbir şey. Kocaman bir boşluk var şimdi...
Bir ilişkiye hoşlanarak,aşık olarak başlıyoruz hepimiz ya da şu elektrik denilen anlam veremediğim tuhaf şeyden. 
Zamanla iki taraf birbirini tanıyor. Hoşa gitmeyen şeyleri yapmamaya çalışıyoruz, kalıbımızı daraltmaya, bir başkası olmaya çalışıyoruz. Yeri geliyor özgürlüğümüzden, kendimizden ödünler veriyoruz, hayatımızda baştacı yapıyoruz karşımızdaki insanı, kendimizi unutuyoruz, her şeyimiz karşımızdaki ''o'' insan oluyor, ailemizin, arkadaşlarımızın ilerisinde geliyor hemde, ne kadar tuhaf halbuki.. Zaman geçiyor ilk zamanlarda tanışma günleri, dönümler, özel günler hiç sekmeden kutlanıyor, güzel hediyelerle. Gülümsemeyle geçen zamanlar sonra kendini yavaş yavaş kavgalara, geçinememeye bırakıyor... Aşılamayacak şey yok diyoruz bazen ama aşılamayacak gerçekten çok ama çok fazla şey var. Eğer bir insan sana gerçekten büyük bir hata yapmışsa, ya da sen yapmışsan hem unutmuyorsun, hem de unutmuyorsun. Ne aşk kafi o anlarda, kimse kurtaramaz sizi artık. Sorunlar bitmek bilmez, sonunuzu zaten siz ellerinizle hazırlamışsınızdır artık, küsüp, barışmalar, sizi bir yere taşımaz, iyiye götürmez... Sonra günü gelir, iki taraftan biri daha cesaretli olmak zorundadır, çünkü diğeri söyleyemez, ama onun için de bitmiştir her şey... Cesareti olan kişi, birçok şeyi yüklenmiştir sırtına, hata yaptığını düşünebilir en başta ama zaman geçtikten sonra anlar yanıldığını...
Beni en çok ne üzdü biliyor musunuz?
Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama yine de bir insanın ruhuna, duygularına, düşüncelerine saygı duyulması gerekiyor, ki sen o insanın zamanında en yakınıydın, şimdi böyle nasıl davranabiliyorsun, kırıyorsun, döküyorsun her şeyi böyle hiçe sayabiliyorsun... Nasıl bir insansın sen? 
Bir ilişki bittiğinde en çok zararı kadınlar görüyor, eksiliyorlar. Eksilerek güçleniyorlar. Çünkü biz kadınız, bütün acıları görmek, yaşamak, çekmek zorunda olan cinsiz...
Ya siz erkekler?
Hiçbir erkek kendini sakın savunmaya geçmesin, beyler size bir bok olmaz, sizin kalbiniz var ama kullanmayaa ihtiyacınız yok, çünkü sizin katı, sığ bir beyniniz var...
Şimdi mutlu muyum cesaretli olabildiğim için, kesinlikle değilim ama belirsizliklerim yok hayatımda en azından. Her sabah uyandığımda telefonumda mesaj var mı acaba diye bakıp hayalkırıklıklarım da yok. Beklentilerim kalmadı, hevesimi kıracak kimse yok, beni tersleyecek kimse de yok.
Hem senle de mutsuzdum, nasılsa böyle de mutsuzum. Ama böyle mutsuz olmak daha güzel dedim ya en azından sen yoksun...

Bunları düşündüğümde aklıma gelen tek şey neden böyle yaptın ki ?



20 Ocak 2012 Cuma

Okuyup çok beğendiğim şiir üzerine...

Hava soğuk.
Tak kulaklıkları.
Dışarı çık.
Üşü.
Yürü.
Daha çok üşü.
Daha çok yürü.
Üşüdükçe yürü.
Yürüdükçe, düşün.
Olmak istediğin kişiyi düşün.
Olduğun kişiyi düşün.
Sahip olduklarını düşün.
Senin olmayanları düşün.
Sevdiklerini, sevmediklerini düşün.
Kazandıklarını, kaybettiklerini düşün.
Söylediğin, söylenen yalanları düşün.
Seni terk edenleri, terk ettiklerini düşün.
Artık hayalini kurmadığın o hayatı düşün.
Ne kadar kolay vazgeçtiğini düşün.
Bir daha kimseyi sevemeyeceğini düşün.
Saatlerce düşün ama hiçbir şey düşünmediğini fark et.
Eve dön.
Aynaya bak.
Sol gözün kızarmış.
Demek ki ağlamak istemişsin farkında olmadan.
Ne zaman ağlamak istesen, sol gözün kızarır çünkü.
Aç sıcak suyu, gir altına.
Soğuktan donan vücudun sıcak suyun altında uyuşsun.
Kemiklerin sızlasın.
Acıya aldırma.
Düşün.
Yeniden düşün.
Ardından el salladığın otobüsleri düşün.
İnsanları düşün.
İhanetleri düşün.
Bir zamanlar hayallerin olduğunu düşün.
Bir zamanlar mutlu olduğunu düşün.
Mutluluğun nasıl bir his olduğunu unuttuğunu düşün.
O adamı düşün.
O adama asla sarılamayacağını düşün.
Şimdi çık sıcak suyun altından.
Çık ve yaşa.
Ve yaşadığın bu şeye ‘hayat’ de.
Hep aynı şarkı çalsın kulaklarında.
Hep aynı yerden yansın canın.
Ama sen yine de hep, ‘hayat’ de.
Çünkü hayat, güzel rüyalarından haricinde kalan acımtrak zaman dilimi.
Çünkü hayat, hayat işte ...

-Kimin yazdığını bilemediğim şiirden..